27 Nisan 2024, Cumartesi

Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım: “Karamürsel için daha çok projemiz var”

Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım: “Karamürsel için daha çok projemiz var”

Karamürsel’de 15 yıl belediye başkanlığı yapan, hayata geçirdiği projelerle ilçede büyük bir değişim başlatan İsmail Yıldırım, ‘Daha yapılacak çok iş var’ diyerek, yeni dönem için hazırlıklara şimdiden başladı

Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım her yönüyle farklı bir belediye başkanı.
Bundan 15 yıl önce Karamürsel Belediye Başkanlığı’na aday olurken hiçbir vaatte bulunmayan, ‘sevgi kazanacak’ diyerek yola çıkan, halkı sevgiyle kucaklayarak başkanlık koltuğuna oturan, görev yaptığı süre içinde de hizmet politikasını sevgi üzerine kuran, Karamürsel’e sevdalı bir belediye başkanı o…
Siyasi çekişmelerden dolayı hizmet etmekte zorlansa da samimiyeti, dürüstlüğü, şeffaflığı ve açık yürekliliği sayesinde halkın gönlünde taht kuran, her daim vatandaşının desteğini almayı başaran bir belediye başkanı o…
Büyükşehir ile el ele verdikten sonra Karamürsel’de çok büyük bir değişim başlatan, önemli projeleri hayata geçirirken Karamürsellilik ruhunu koruyan, kentlilik bilincini oluşturan bir belediye başkanı o…
Bu topraklar üzerinde, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak isteyen herkese kucak açan, belediye olarak hizmet de götüren ama en ufak bir ihaneti dahi affetmeyen bir belediye başkanı o…
15 yıldır belediye başkanlığı yapan biri olarak Karamürsel’in çarşısında tek başına yürüyebilen, her adım başında halkın teveccühüyle karşılaşsa da önümüzdeki dönem için ‘kısmet’ diyecek kadar mütevazi bir belediye başkanı o…

Sayın İsmail Yıldırım, göreve geldiğiniz günden bu güne Karamürsel’de yaşanan değişimi bize özetler misiniz?
2004 yılında belediye başkanı seçildiğimde Karamürsel hala 1999 depreminin etkisi altındaydı. İlçede yapılaşmanın tamamen durduğu, insanların binalara güvenmediği bir dönemdi. Deprem sonrasında merkezi yönetimin başlattığı alt yapı yenileme çalışmaları devam ediyordu ancak çok büyük eksiklikler vardı. Yaşadığımız büyük felaketin insanlar üzerindeki etkisi de sürüyordu. İnsanlarımız mutsuzdu. Biz o dönem iktidar partisine rağmen seçimi kazandık. Karamürsel halkının 2004 seçimlerinde bize oy vermesinin tek sebebi, sloganımızdı. ‘Sevgi kazansın’ sloganıyla yola çıkmıştık çünkü o dönem insanların en çok sevgiye ihtiyacı vardı.

Sloganınız çok etkileyiciydi, peki ya vaatleriniz?
Biz seçime girdiğimiz zaman hiçbir vaatte bulunmadık. Sadece ‘sevgi kazansın’ dedik. İnsanların en büyük ihtiyacının sevgi olduğunu da gördük. Tabii kafamızda Karamürsel’in gelişimiyle ilgili projeler vardı. Mesela, başkan seçildikten bir ay sonra bugünkü Yelken Kulübü’nün olduğu yere bir büfe koydum. Hemen dedikodu kazanı kaynamaya başladı. Bu alanı akrabalarımdan birine peşkeş çekeceğimi iddia edenler oldu. Oysa ben Yelken Kulübü’nü ve Marina olarak düzenlediğimiz alanı hayal ederek o büfeyi koymuştum. Büyükşehir Belediye Başkanımız sayesinde hayalimizi gerçekleştirdik. Daha o günlerde Balık Adası’nda değişiklik yapmayı, Balıkçı Barınağı’nı ileriye almayı, balıkçılarımıza daha rahat bir ortam sağlamayı kafamıza koymuştuk. Terminalin yerinin yanlış olduğunu biliyorduk, başka bir yere taşınması için gerekli planlamayı yapmıştık. Ancak iş başına geldiğimiz yıl büyükşehir belediye kanunu çıktı, Karamürsel Belediyesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandı ve yetkilerimiz kısıtlandı.

Buna rağmen boş durmadınız ama…
Göreve geldiğimiz ilk yıl Karamürsel’e doğalgazı getirmek bize nasip oldu. Armagaz ile çok uyumlu bir çalışma yaptık, abonelerine en hızlı gaz getiren ilçe olduk. Bugün doğalgaz konusunda o zamanlar hayal bile edemeyeceğimiz noktalara geldik. Şu anda Pazarköy ve Çamçukur köylerine doğalgaz çıkartıyoruz. Önümüzdeki dönem ise Karapınar, Oluklu, Karaahmetli, İhsaniye ve İnebeyli gibi Karamürsel’in bütün köylerine doğalgaz götürmüş olacağız, bunun için çalışıyoruz.

Yetkileriniz kısıtlanınca vatandaşa hizmet götürme noktasında zorlanmadınız mı?
2004-2009 döneminde siyasetin getirdiği çekişmelerden dolayı maalesef bir takım şansları kaçırdık. 2009’da halkımız bize yeniden teveccüh gösterdi. Bu da şu anlama geliyor; Sadece iş yaparak halkın gözüne giremez, gönlünde taht kuramazsınız. Halkın kalbine girmenin başka yolları da var. Siz samimiyetinizi ortaya koyarsanız, dürüst davranırsanız, her şeyi vatandaşla paylaşırsanız, olayları net bir şekilde onlara anlatırsanız, vatandaş sizi anlar ve destek olur. O dönem bize yapılan operasyonları vatandaş gördü ve 2009’da çok net bir mesaj verdi.

2009 seçimlerinden sonra nasıl bir yol izlediniz?
2009 seçimleri sonrasında yeni projelerle yola çıktık ancak 2010 senesinde, içinde bulunduğum Demokrat Parti’nin genel başkanının anayasa değişikliği referandumuna ‘hayır’ demesini kabullenemediğim için bugünkü başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Ak Parti’ye geçtim. Ak Parti’ye geçmemle birlikte aradaki parazitleri kaldırdık, Büyükşehir ile ortak çalışma imkanı bulduk. İbrahim başkanla zaten abi-kardeş ilişkimiz vardı ama farklı siyasi düşüncelerde olduğunuz zaman araya sinyal bozucular girebiliyordu. Biz onları ortadan kaldırdık. Direkt temasa geçtiğimiz andan itibaren Karamürsel’de hakikaten çok büyük bir değişim başlattık.

Nasıl bir değişim?
Bugün mavi bayraklı Altınkemer Plajı bizden önceki dönemde 1999 depremi atıklarının döküldüğü alandı. Belediye olarak bu alanın temizliğine başladık. Büyükşehir Belediyesi’nin de gücüyle alanı tamamen temizledik ve bugün Marmara’da sayılı, İzmit Körfezi’nde ilk mavi bayraklı plaj haline getirdik. Bu bir hayaldi, gerçekleştirdik. Plajın hemen yanı başında bulunan, rahmetli Özcan Özalgın zamanında yapılmış Altınkemer tesisimiz vardı ama köhneydi, işlevini yitirmişti. İbrahim başkanla el ele verdik, arazisi bizde kalmak kaydıyla oraya çok güzel bir tesis yapıldı. O gün sahil bandını vatandaşlara açmaya karar verdik.

Ve açtınız da…
Karamürsel-Dereköy arasındaki 4-4.5 kilometrelik alanı vatandaşlara açarken, Balık Adası’nı yeniledik, Balıkçı Barınağı’nı yeni yerine taşıyarak balıkçılarımızın koşullarını iyileştirdik. Aynı zamanda Karamürsel’in girişinden çıkışına kadar 11 bin 700 metrekarelik bir alanda yürüyüş ve bisiklet yolu yaptık. Bunlar kolay olmadı tabii ki. O dönem yine hayalini kurduğumuz, gençliğimizde sevdalarımızı, mutluluğumuzu, acılarımızı ve üzüntülerimizi paylaştığımız, halk arasında ‘Oluklu Tepesi’ olarak bilinen alanı Orman Bakanlığı’ndan kiralayarak, bugün bilinen adıyla Aşıklar Tepesi’ne dönüştürdük. Burayı sadece bizim bölgemizden değil Türkiye’nin birçok yerinden insanların gelip ziyaret ettiği bir alan haline getirdik. Şehrin merkezinde değişiklik yapmak çok kolay olmasa da elimizdeki tarihi eserlere sahip çıktık.

Çok sayıda tarihi eseri restore ettiniz, öyle değil mi?
1999 depreminde hasar gören ve atıl durumda kalan eski belediye binamızı büyük uğraşlar sonunda restore ettik, Ahmet Taşçı Müzesi’ne dönüştürdük. Yine ‘Eski Hamam’ olarak adlandırdığımız hamamımızı restore ettik. Bugün onun yanındaki Karabali Camii restore ediliyor. Belediye başkanı olarak bazı şeylere karar vermek kolay değildir. Cesaretli davrandık, cami ve hamamın yakınındaki binaları kamulaştırma kararı aldık. Allah nasip ederse bu dönem kamulaştırdığımız binaların tamamını yıkıp, orayı tarihi bir alan haline getireceğiz. Bundan sonraki dönemde en büyük hedefim; Karamürsel Kaymakamlığı’nın da içinde bulunduğu Hükümet Konağı’nı yıkıp, yerine tarihin bize miras olarak bıraktığı ancak büyük bir hata sonucu yıkılan Hükümet Konağı’nın aynısını yapmak.

Karamürsel için hayati önem taşıyan Dal-Çık projesine de başladınız.
Dal-Çık projesi, 2014 senesinde İbrahim başkanla birlikte ortaya koyduğumuz bir projeydi, Allah’a hamdolsun ki başladı. Bu proje, Karamürsel’in en büyük projelerinden biri. Fakat ondan önce 2009 senesinde projelendirmeye başladığımız, şu anda içinde oturduğumuz belediye binası var. 5 dönüm alan üzerine kurulan, yaklaşık 350 araçlık otoparkı olan, sinema salonlarının dahi bulunduğu bir hizmet binası yaptık. Devlet dairesi mantığının dışına çıktığımız için çoğu insan kabullenmekte zorlandı. Açıkçası ben bu binanın devlet dairesi olmasını istemedim. İnsanların rahatça girip çıkabileceği, kendilerini ait hissedebilecekleri bir bina olsun istedim. Mesela, Karamürselli bir insanın hiçbir işi olmasa da yazın sıcaktan bunaldığında ya da kışın üşüdüğünde ‘Ben belediyeye gideyim de biraz soluklanayım, bir çay-kahve içeyim’ diyebildiği bir bina olmasını istedim. Hamdolsun ki bunu İbrahim başkanla birlikte başardık.

Belediye binasıyla birlikte kent meydanını da oluşturdunuz.
Evet, aynı zamanda kent meydanını oluşturduk. Dal-Çık projesi tamamlandığında kent meydanımız daha da büyüyecek. Dal-Çık projesinin bize kazandıracağı yere terminalin kalkmasıyla birlikte kazanacağımız yer de eklenince, 15-20 dönüme yakın bir alan kent meydanına dönüşecek. İddia ediyorum, bugün büyük kentlerde bile böylesine büyük bir kent meydanı yok. Karamürsel için kent meydanı çok önemliydi. Bizim için çok büyük bir başarı.

Eğitim alanındaki değişimden de biraz bahseder misiniz?
Biz sadece belediyecilik alanında değil bütün alanlarda milletimize hizmet etmeye çalıştık. Mesela eğitim alanında. Şu anda imam hatip ortaokulunun inşaatı devam ediyor. Bu alanın kamulaştırmasını sağ olsun bizi kırmadı, Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu yaptı. 4 Temmuz Hüseyin Güldal İlköğretim Okulu da yine Büyükşehir Belediyemize yaptırdığımız bir okul. Okul bahçelerine spor salonları yaptık. Bunlardan biri 100. Yıl Meslek Lisesi’ne, Ahmet Taşçı Spor Salonu adıyla yaptığımız salondur. Hem eğitim hem spor alanında belediye olarak üzerimize düşeni her zaman yerine getirdik. Aynı zamanda gençlerimize yönelik çalışmalar da gerçekleştirdik. Büyükşehir ile beraber Akademi Lise açtık. Eski öğretmenevi olarak bilinen yapıyı yıkıp, oraya bir yurt yaptık. Burada ortaokul çağındaki çocuklarımızın ücretsiz ders alabileceği alanlar kurduk. Şimdi yeni bir projemiz daha var. Belediye binamızın yanındaki alanı gençlik merkezi yapıyoruz. Ayrıca öğretmenlerimize yakışmayan bir öğretmenevimiz vardı. Sahilde, devlete ait bir alanın üzerine, bugünkü rakamlarla 2-3 milyon lira harcayarak yeni öğretmenevi yaptık. Öğretmenevimiz konumuyla, manzarasıyla Kocaeli’de örnek alınacak yerlerden biri. Hamdolsun bu da nasip oldu.

Sağlık alanındaki yatırımlara gelirsek…
Devlet hastanemiz eskiden merkezdeydi, eski binayı yıkıp, yerine sağlık ocağı pozisyonunda bir yer yaptık. Şimdi ilçe sağlık müdürlüğü ve halk sağlığı merkezi olarak kullanılıyor. Yeni devlet hastanemiz iddia ediyorum sadece Kocaeli’nin değil, Marmara’nın değil, Türkiye’nin sayılı hastanelerinden biri oldu. Belki doktor olarak eksiğimiz olabilir ancak fiziki koşullara bakıldığında özel hastanelerden hiçbir farkı yok. Özellikle palyatif, yoğun bakım ve hasta odalarına baktığınızda, özel hastanelerden farksız olduğunu görürsünüz. Buradaki yatırımı Karamürsel Belediyesi olarak biz yaptık. Tek amacım vatandaşlarımızın kaliteli hizmet almasıydı, başhekimimiz ile uyumlu çalıştık, hamdolsun başardık.

Gördüğümüz kadarıyla Karamürsel’de devletin bütün birimleri çok uyumlu çalışıyor.
Bizim şöyle bir anlayışımız var; devlet bir bütündür. Belediye olarak biz de devletin bir unsuruyuz ve vatandaşa hizmet etmek için varız. Aynı şekilde devletin diğer birimleri de vatandaşa hizmet etmek zorunda. Ben elimdeki kaynakları devletin diğer kurumlarından esirgeyerek vatandaşa hizmet edemem. Ben, belediyenin bütün kaynaklarını, devletin bütün kurumlarına açtım. Kimseden esirgemedim. Mesela, karakolumuzun yerini de biz tahsis ettik. Polis ve jandarmanın her daim yanında olduk. Sadece bu dönem değil, daha önceki dönemlerde de kaymakamlarımızla çok uyumlu çalıştık. Karamürsel’de kamu kurum ve kuruluşları, dernekler, odalar, sivil toplum örgütleri arasındaki irtibat başka hiçbir yerde yoktur. Karamürsel’de siyasi partilerimizin birbirlerine gösterdikleri nezaket ve anlayış, Türkiye’ye örnek olabilecek düzeydedir. Seçim zamanı, son birkaç haftanın dışında, siyasi çekişmelerin insanların sosyal hayatını etkilemediği, arkadaşlıklarını ve akrabalıklarını bozmadığı, sevgi ve saygıyı tüketmediği bir yer burası.

Karamürsel için ‘huzurun başkenti’ diye bir sloganınız da var.
Karamürsel, zaten huzurlu bir kentti, şimdi huzurun başkenti oldu. Bugün Karamürsel’deki asayiş olaylarına baktığımızda çok büyük düşüş var. Karamürsel’e ‘huzurun başkenti’ derken aslında sadece bir slogan olsun diye söylemiyoruz. Bizler bir şeyi zorla yapmıyoruz. Biz, var olan şeylerin isimlerini koyuyoruz. Bazı arkadaşlar zorlayarak bazı şeyleri varmış gibi gösterebiliyor. Bizim öyle bir derdimiz yok. Şunu da her yerden söyledim; Yaptığımız bu yapıların tamamı bir gün yok olacak, yerine daha iyileri yapılacak ama yarattığınız atmosfer kaybolmayacak. Karamürsellilik ruhu yok olmayacak. Karamürsel’de yaşayan her kesimden insanın birbirine karşı anlayışı, sevgisi, hürmeti, muhabbeti kaybolmayacak. Biz burada bir kentlilik bilinci oluşturduk. Ülkenin neresinden gelirse gelsin insanlar Karamürsel’de Karamürselli oluyor. Biz, milliyetçiliğin olmadığı, inanç birlikteliğinin kardeşliği oluşturduğu bir yerde yaşıyoruz. Karamürsel’de yaşayan herkes Karamürsellidir. Halkımızdan tek ricam, değerlerimize sahip çıkalım. Karamürsel’in yazılmamış kuralları, anayasası vardır. Bu kurallara uyan herkes burada huzur içinde yaşayabilir ama şunu açıkça ifade edeyim ki anayasamıza karşı çıkan, değiştirmek için çabalayan günün birinde buradan uzaklaşır.

Anayasanızda neler var?
Anayasada sevgi var, hoşgörü var. Kendisi gibi düşünmeyen insanlara saygı var, hürmet var. Anayasamızda yardımlaşma var, Karamürsel’i sevmek var. Fabrika ayarlarıyla oynanan bir sistemin içinde yoğrulduğumuz için değerlerimizden, örf ve adetlerimizden uzaklaşmışız. Biz aslında Karamürsel’i fabrika ayarlarına geri döndürmeye çalışıyoruz. Son yıllarda sosyal medya hayatımızı altüst etti. İnsanları birbirinden uzaklaştıran, koparan, birbirine düşman eden, muhabbeti ortadan kaldıran, karı-kocanın evde sohbet etmediği, çocuklarının yüzüne bakmadığı, evin içinde sosyal medya aracılığıyla haberleştiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Bunlar tehlikeli şeyler. Bizim birbirimize dokunmamız lazım. İyi günümüzde, kötü günümüzde birbirimizin yanında olmamız lazım.

Belediye başkanlığı yaparken risk aldığınız dönemler oldu mu?
2004’te göreve geldiğimizde yapılaşmaya tamamen kapalı bir Karamürsel vardı. Kira fiyatları neredeyse bugünkü ile aynıydı. 2008’de, Kocaeli’de hiçbir belediye başkanının alamayacağı riski alarak, imarın önünü açtık. Bunu o dönemde nasıl yaptığımızı hala sorarlar. Çünkü iktidar partisine bile mensup değildim. Biz o gün aslında kentsel dönüşümü başlattık. Bugün ‘kentsel dönüşüm’ diyorlar ya Karamürsel’de 2008’den beri kayda geçmemiş ama muazzam bir kentsel dönüşüm var. İddia ediyorum şu anda Kocaeli’deki bütün kentsel dönüşüm projelerinden daha fazla bina Karamürsel’de yıkılıp yerine yenileri yapılmıştır. Bu sadece bizim ortaya koyduğumuz bir vizyondu. Bunları yaparken Karamürsel’in sanayi bölgesinin dışında kalmasının avantajını çok kullandık.

Peki, sanayi bölgesi için hiç baskı görmediniz mi?
Çok baskı yapıldı, kabul etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Bizden sonraki nesillerin de bunu kabul etmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Bizim hedefimiz; sanayi bölgesi olan Kocaeli’de ve Yalova’da insanların nefes alabileceği bir alan oluşturmaktı. Hamdolsun bunu başardık. Sahillerimizle, plajlarımızla, trekking parkurlarımızla, Aşıklar Tepesi, Başdeğirmen, Bağdat Restoran, Fulacık’ta yapımı devam eden otelimizle hem günübirlik hem hafta sonu yatılı turizmde çok önemli yol aldık. Çamçukur’da butik oteller açılmaya başladı. Ben bunu 7-8 sene önce insanlara anlatıyordum. Önümüzdeki dönem insanlar buralarda odalarını kiralamaya başlayacaklar. Ereğli’deki tarihi evleri onarıyoruz, onları butik oteller olarak değerlendireceğiz. Bunları yaparken önümüzü kesmeye çalışanlar çok oldu. Konusu geldiği için söylüyorum, ‘Balık Ereğli’de yenir’ diye bir sloganımız var. Ereğli’de iki tane balıkçı restoranımız var, üçüncüsünü açmak için girişimde bulunduğumuzda siyasi olarak önümüzü kesmek istediler. Bizim önümüzü kesmek adına Ereğli’nin geleceğiyle oynayan insanlar var. Ama bunlar bizleri durduramaz. Çünkü biz bunları çok gördük.

Sahildeki çay bahçelerinde de köklü bir değişiklik yaptınız, zincirleri kırmak zor olmadı mı?
Biz göreve geldiğimizde Karamürsel sahilinde sadece 3 ay iş yapan çay bahçeleri vardı ve hepsi köhneydi. Çay bahçelerinin sahipleriyle kavga etmeyi göze aldık, sıkıntılara göğüs gererek onlara tesisler yaptırdık. Şimdi 12 ay çalışıyorlar ve hepsi bize teşekkür ediyor. Artık biz bir şey demeden kendi kendilerini yeniliyorlar. Bu bir zihniyet devrimidir. Bunlar kolay olmadı tabi. Sadece benim başarım da değil, bu bir ekip işi. Benimle beraber siyaset yolunda yürüyen, belediyede hizmet veren arkadaşlarımın çok büyük emekleri ve başarıları var. Burada ortaya koyduğumuz sadece duruştur. Biz, iyi bir duruş sergiledik.

Bedel ödediğiniz de olmuştur.
Daha önce olduğu gibi özellikle seçime yakın dönemlerde hakkımızda birçok iftiranın atılacağını, yalan yanlış beyanların olacağını biliyorum. Şunu da biliyorum; 15 senedir belediye başkanlığı yapan bir insan olarak bugün Karamürsel’in çarşısında tek başıma yürüyebiliyorsam, yüzümü kızartacak, başımı öne eğdirecek en ufak bir hareketim olmadığı içindir. Ben 2010 senesinde Ak Parti’ye geçtiğimde 3 milyon TL aldığımı iddia edenler oldu, böylesine çirkin bir iftiraya uğradım. Benim paraya tamah etmediğimi herkes bilir. Hamdolsun, ailemden bana kalan bir miras vardı. Ben, 2004 yılında İsmail Yıldırım olarak seçimi kazanmadım. Postacı Yusuf Yıldırım’ın torunu, kitapçı Taci’nin oğlu olarak kazandım. 2014’te kendi ismimizi ortaya koyduk, onlardan aldığımız emaneti bugünlere kadar getirdik.

Hiç, pişmanlık duyduğunuz oldu mu? ‘Keşke belediye başkanı olmasaydım’ dediğiniz…
Ben bu ilçeyi çok seviyorum. Karamürsel’in hem güzel hem huzurlu bir ilçe olması için çok bedel ödedim, ödemeye de hazırım. Hiçbir şeyden pişman değilim. Eksik yapmış olabilirim ya da ‘Keşke bunu yapmasaydım’ dediğim zamanlar olmuştur elbet. Ama bilerek ve isteyerek kimsenin hakkını yemedim, bilinçli bir şekilde hata yapmadım. Hamdolsun bugün gönül rahatlığıyla çarşıda gezebiliyorum. İnsanların çok büyük teveccühünü ve desteğini görüyorum. Beni en çok da bu mutlu ediyor. Dile kolay, 15 sene… Çok büyük bir hayat tecrübesinin içinden geçiyorsunuz. ‘Hamdım, piştim, oldum’ derler ya. Olmak haddimiz değil ama piştiğimiz de bir gerçek. 15 yıl öncesine bakarsak bazı konularda yumuşadık ama bazı konularda daha da sertleştik.

Mesela, hangi konularda?
Ben, birlik ve beraberliğimizi bozanlara, bu vatana ihanet edenlere karşı çok daha sertleşmiş görüyorum kendimi. Bu vatan toprağında, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak isteyen herkese kucak açarız, hizmet de götürürüz ama en ufak bir ihaneti affetmeyiz. Bunu 15 Temmuz’da net bir şekilde gösterdik. Kayıtlarda da var, gecenin saat 23.00’ünde 20-25 bin kişiyi alanda toplayıp, ihanet şebekesine karşı direniş gösteren başka bir belediye başkanı var mıdır, merak ediyorum. Karamürsel’de görülmemiş bir kalabalığı daha o gece toplayabilen ve duruşunu gösteren bir düşüncenin temsilcisiyiz. Bunu ben tek başıma yapmadım. Bana bu cesareti halk verdi. Ben de onların lideriyim. Biz, ihanet çemberinin içinde hiç olmadık. Bu aziz milleti birilerinin masasına yatırıp peşkeş çekmeye çalışanları Allah’a havale ediyorum.
Bana ‘İsmail nasıl bu kadar rahatsın?’ diye soruyorlar. Bir kere kadere çok inanıyorum. Allah bana bir şeyi nasip edecekse, onu benden kimse alamaz. Allah bana bir şeyi nasip etmeyecekse, onu kimse bana veremez. Bazen önümüzdeki dönemle alakalı ne düşündüğümü soruyorlar, ‘Nasip’ diyorum. Arzu ediyorum, istiyorum, kaderimde varsa bunu zaten yaşayacağım. Bu halk beni 3 defa belediye başkanı yaptı. Benim halkıma çok borcum var. Bu insanlara karşı kendimi sorumlu hissediyorum.

Sayın İsmail Yıldırım çok farklı bir belediyecilik anlayışınız var. Sizi, diğerlerinden ayıran nedir?
Tavuğun görevidir yumurtlamak. Yumurtladım diye bütün gün bağırması kadar rahatsız edici bir şey var mıdır? Bizim görevimiz de çalışmak. Maalesef Türkiye’deki belediye başkanlığı anlayışı şu: Bir binada yangın çıkacak, görüyorsunuz ama müdahale etmiyorsunuz. Yangın çıkıyor ve bina yanmaya başlıyor. ‘Yangın var’ diye bağırıyorsunuz. Millet, ‘Başkan yangın var diye bağırıyor’ diyor. Sonra itfaiye ile yangını söndürüyorsunuz, ‘Başkan yangını söndürdü’ diyor. Sonra binayı yıkıp, yenisini yapıyorsunuz, ‘Başkan yeni bina yaptı oluyor. Kahraman başkan… Yangını gören, söndüren, binayı yıkıp yeniden yapan, her şeyi düzelten başkan. Benim belediyecilik anlayışım bu değil. Ben, yangın çıkmadan önce o binayı kurtaracak her türlü önlemi alır, yangın çıkmaya yakın müdahale eder, kimsenin haberi olmadan ve başlamadan o yangını söndüren bir belediye başkanıyım. O yüzden de hiçbir zaman kahraman olamadım.

Denizde boğulmak üzere olan birini kurtardınız ama…
Ben profesyonel dalgıcım. 1 Mart olaylarında Karamürsel’de yaşanan talihsiz olaya müdahale ettim. Tüm samimiyetimle söylüyorum, o esnada orada 500 kişi varsa, müdahale edebilecek profesyonel iki kişiden biri bendim. Tamamen insani bir güdüyle ve gerçekten bunu yaşamış, bilen, doğru müdahale edebilecek biri olarak denize atlayıp bir bayanı kurtarmam bile speküle edildi. ‘Belediye başkanı bu olayı filmledi oldu. Ama vatandaşımıza da kızmıyorum. Demek ki birileri bir şeyleri filmliyor. Fakat bu benim tarzım değil. Ben bugüne kadar hiçbir şeyi filmlemedim, ihtiyaç da duymadım. Benim belediyecilik anlayışım, kötü bir şey başlamadan önce durdurmak ve bunu vatandaşın haberi olmadan yapmak.

Önümüzdeki döneme dair planlarınız, projeleriniz vardır mutlaka. Biraz bahseder misiniz?
Karamürsel’de yapılacak daha çok iş var. Birincisi; Karamürsel asla ve asla sanayi şehri olmayacak. Sanayi şehrinin ortasında yeşermiş bir vaha gibi, insanların nefes alabileceği, rahatlayabileceği bir alan olacak. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. KARSAD Sualtı Sporları Derneği’ni, Yelken Kulübümüzü, trekking parkurlarımızı geliştireceğiz. Dal-Çık projesiyle Karamürsel’in iki yakasını birleştireceğiz. Kapalı pazar mantığına karşı olan belediye başkanlarından biriyim. Pazar dediğiniz açık alanlarda günübirlik kurulan, insanların taze ve ucuz mal alabileceği yerlerdir. Biz, pazarımızı ıslah edeceğiz. Pazardaki tezgahlarımızı, şemsiyelerimizi, pazarcılarımızın tavrını, duruşunu, giyimini… İddia ediyorum, bu haliyle bile en disiplinli pazarlardan biri Karamürsel pazarıdır. Bu bile bir başarıdır. Çünkü bu disiplini sağlayamamış bir çok yer görüyorum. Önümüzdeki dönem için daha çok projemiz var. Mesela; Karamürsel’i bir turizm cenneti yapmaya kararlıyız. İlçemizin kalkınması, halkımızın gelir ve refah seviyesinin yükselmesi, istihdamın artması için turizme ihtiyaç var. Bu düşüncelerden hareketle ‘huzurun başkenti’ Karamürsel’i turizm cenneti yapma yolunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bundan sonra mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler.

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

röportaj karamürsel kocaeli

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?